
Yiğit Ve Silahlı Adam Diyalektiğinde Kıl
Author(s) -
Bayram Sevinç
Publication year - 2013
Publication title -
turkish studies
Language(s) - English
Resource type - Journals
ISSN - 1308-2140
DOI - 10.7827/turkishstudies.4971
Subject(s) - philosophy
The sword has an image which is as old as human history and as alive as human being. It has also taken on a mystified character by having a load of meaning beyond being an instrument of war. There has been a link established between the sword and dominance and justiceas bravery. In the cultures, which see the iron as sacred even aningredient from the sky, the iron nature of the sword has caused it to beconsecrated as well as to be sworn on. For example, in the ancientTurks the iron was sacred and shamans were fulfilling the task ofexecuting sacred works as blacksmith. Iron has also an important placein Islam, and likewise with the effect of many religious expressions thesword has become an important cultural and mythical symbol. Whensword and bravery is concerned Hz. Ali acquires a dominant position byhis sword named Zulfiqar. This important cultural and mythical place ofsword in Turkish and Islamic world in the pre-modern period has beendiffered with the change starting by the discovery of firearms. Firearmshave revealed a culture that puts fighting force above bravery. Remotethrown weapons as fighting force has provided superiority in the past.However sword was describing the individual bravery. In the modernera, firearms has strengthened the culture of the arrow and weakenedthe culture of the sword. Moreover, recently videos especially taken bycertain organizations with the sword has produced a new andundesirable imaginary bond between the sword and Islam. In thispaper, the stigmatization of the sword, which was a symbol of adjectivessuch as the bravery, justice and sovereignty in the traditional culture,to Islam and Muslims as a part of the image of the injustice, violence,and even barbarism in contemporary world is problematized. Kılıç, insanlık tarihi kadar eski, insan kadar canlı bir imgeye sahiptir. O, bir savaş aletinin çok ötesinde bir anlam yüküne sahip olmakla mistik bir karaktere de bürünmüştür. Kılıç ile yiğitlik arasında bir bağ kurulduğu gibi egemenlik ve adaletle de bir bağ kurulmuştur. Kılıcın demir doğası, demiri kutsal hatta gökten gelen bir madde olarak gören kültürlerde onun takdis edilmesini netice verdiği gibi onun üzerine yemin edilmesine de neden olmuştur. Meselâ eski Türklerde demir kutsal olduğu gibi şamanlar da demirci olarak kutsal işlerin yürütücüsü görevini yerine getirmiştir. Demir, İslam’da da önemli bir yere sahiptir ve aynı şekilde birçok dinî ifadenin de etkisiyle kılıç, önemli bir kültürel ve mitsel simge haline gelmiştir. Kılıç ve yiğitlik söz konusu olduğunda Zülfikâr adlı kılıcıyla Hz. Ali başat bir konum edinir. Modern öncesi dönemde kılıcın Türk ve İslam dünyasındaki bu önemli kültürel ve mitsel yeri ateşli silahların bulunmasıyla başlayan değişimle birlikte farklılaşmıştır. Ateşli silahlar savaş kuvvetini yiğitliğe yeğleyen bir kültür ortaya koymuştur. Geçmişte uzaktan atılan silahlar savaş kuvveti olarak üstünlük sağlamıştır. Kılıç ise bireysel yiğitliği betimlemekteydi. Modern dönemde ateşli silahlar ok kültürünü güçlendirmiş, kılıç kültürünü ise zayıflatmıştır. Dahası, son dönemlerde özellikle belirli örgütlerin kılıçla çektikleri videolar kılıç ve İslam arasında yeni ve istenilmeyen bir imgesel bağ üretmiştir. Bu makalede, geleneksel kültürde yiğitlik, adalet ve egemenlik gibi sıfatların simgesi olan kılıcın günümüz dünyasında adaletsizlik, şiddet, hatta barbarlık imgesinin bir parçası olarak İslam’a ve Müslümanlara damga vurması sorunsallaştırılmıştır