
Language and Vocabulary of Tuhfetü’l- Erîbi’n-Nâfia li’r-Rûhânî ve’t-’Tabîb
Author(s) -
Feyza Tokat
Publication year - 2013
Publication title -
turkish studies
Language(s) - English
Resource type - Journals
ISSN - 1308-2140
DOI - 10.7827/turkishstudies.4427
Subject(s) - vocabulary , linguistics , political science , philosophy
Every work arises from a society and it naturally reflects the characteristics of the standard language that is the cultural language spoken and written on the basis of a specific cultural dialect of asociety. However, each literal work also has an author or a scribal. Awork bears the stamp of its author’s or scribal’s art, language and style,philosophy of life, intellectual level and even the way of life. Studies thatidentify and demonstrate the different aspects of the author’s orscribal’s work from counterparts and contemporaries, without repeatingthe known general characteristics of the literary or historical period thatthe work belong to, has a special place since they reveal unknowns. Thebook on of the historians of the Sultan IV. Mehmet period, HezarfenHuseyin Efendi’s “Tuhfetu’l- Eribi’n-Nafia li’r-Ruhani ve’t-Tabib” (Usefuland Skilful Gift for Doctors and All Creatures), is a medical manuscriptcommitted to paper at the 17th century. The Ottoman Language has asettled standard language at the 17th century during the rise of theOttoman Empire. The language of the Ottoman Empire spreading to awide area has become a cultural language by taking many elements ofArabic and Persian. Even written in standard language from the 17thcentury Classic Ottoman Turkish, there are elements in “Tuhfetu’l-Eribi’n-Nafia li’r-Ruhani ve’t-Tabib” that Huseyin Efendi preferreddifferent from the standard language. Therefore, in this study, byemphasizing the differences of “Tuhfetu’l- Eribi’n-Nâfia li’r-Ruhani ve’t-Tabib” from Standard Ottoman Turkish in terms of phonology,morphology, spelling and vocabulary, it is aimed to help to overcome thedifficulties encountered in manuscripts of that period. Her eserin içinden çıktığı bir toplum vardır ve eser doğal olarak o toplumun belli bir ağzının temel alınarak konuşulduğu ve yazıldığı kültür dili olan standart dilinin özelliklerini yansıtır. Ancak her eserin bir de müellifi/müstensihi vardır. Eser müellifinin/müstensihinin sanatına, dil ve üslubuna, dünyaya bakışına, bilgi seviyesine, hatta yaşamına dair izler taşır. Eserin ait olduğu edebî veya tarihî dönemin bilinen genel özelliklerini tekrar etmeyip müellifin/müstensihin eserinin benzerlerinden ve çağdaşlarından farklı yönlerini ortaya koyan çalışmalar, bilinmeyenleri ortaya çıkarması bakımından ayrı bir yere sahiptir. Sultan IV. Mehmet dönemi tarihçilerinden Hezârfen Hüseyin Efendi’nin “Tuhfetü’l- Erîbi’n-Nâfia li’r-Rûhânî ve’t-Tabîb’i (Tabibler ve Canlılar İçin Faydalı Mahir Bir Hediye) adlı eseri, 17. yüzyılda kaleme alınmış bir tıp eseridir. Osmanlı Devletinin yükselme döneminde olduğu 17. yüzyılda Osmanlı Türkçesinin oturmuş standart bir dili vardır. Çok geniş alanlara yayılan Osmanlı İmparatorluğunun dili, Arapça ve Farsçadan birçok unsuru alarak bir kültür dili durumuna gelmiştir. 17. yüzyıl Klasik Osmanlı Türkçesinin standart diliyle kaleme alınmış olsa da “Tuhfetü’l- Erîbi’n-Nâfia li’r-Rûhânî ve’t-Tabîb”de Hezârfen Hüseyin Efendi’nin standart dilden farklı olarak tercih ettiği unsurlar bulunmaktadır. Bu sebeple bu çalışmada “Tuhfetü’l- Erîbi’n-Nâfia li’r-Rûhânî ve’t-Tabîb”in standart Osmanlı Türkçesinden ses, şekil ve imlâ özellikleri ile ve söz varlığı bakımından farklılıkları üzerinde durularak, bu döneme ait metinlerde karşılaşılan güçlükleri aşmakta faydalı olmak amaçlanılmıştır